Alper
Bıçaklıoğlu

Sanatçı
- “İlk önce konu ve fikir geliyor. Daha sonra iş, zihnimin içinde bir forma dönüşüyor ve ardından eskizler birikmeye başlıyor.”

Farklı alanlarda kendini ifade eden sanatçıların üretim pratikleri odağında şekillenen röportaj serimizin beşinci konuğu, dioramaları ile öne çıkan ve kendini multidisipliner bir sanatçı olarak tanımlayan Alper Bıçaklıoğlu.

1. Kendini nasıl tanımlarsın?

Multidisipliner bir sanatçıyım diyebilirim. Malzeme, teknik ve uygulamalarım çok katmanlı bir anlayışla ilerliyor ve üretimlerim kendini tekrar etmeden, dönüşerek var oluyor. Bu değişim, iş dili olarak karşımıza çıkıyor. Üretim dilim, malzeme çeşitliliğim, bitmek bilmez üretim heyacanım ve merakım beni üretmeye teşvik ediyor.

2. Yaratıcı sürecinde rutinlerin var mı? Varsa bunlar neler?

Bence bu süreç, işin en keyifli kısmı çünkü nerede olduğunu tam olarak bilmediğim ve beni heyecanlandıran şeyleri aramaya başlıyorum. Üretim öncesi ve üretmek bir bütün aslında. Gözlem, okumalar, farklı insanların düşünceleri ve benim yaşayıp hissettiklerimle harmanlanıp kafamın içinde onunla yaşamamla başlıyor. Başlamadan önce kesin atölyemi temizlerim, asıl başlangıç burada oluşuyor. Atölye temizliği ve düzenini almam aslında bir metafor. Zihnimi boşaltmamın, konsantre olmamın ve düzenlemenin benim için en güzel hali.

3. Üretim sürecinde takip ettiğin adımlar nelerdir? Bir eserin başlangıcından bitişine aşamalarını paylaşır mısın?

İlk önce konu ve fikir geliyor. Daha sonra iş, zihnimin içinde bir forma dönüşüyor ve ardından eskizler birikmeye başlıyor. Gözlem süreci ve tabii malzeme seçimi de en önemli aşamalardan diyebilirim. Ben üretimlerimde geri dönüşüm malzemelerinden yararlanıyorum ve bu döngü benim ve işlerimin olmazsa olmazı. Yeni bir sanat üretimi için yeni bir tüketime girmekten kaçınıyor ve dönüştürmekten keyif alıyorum. Bunların ardından artık başlamaya hazırım ve tabii atölye temizliği ve düzenimi kurmam gerekiyor. İlk önce form oluşuyor sonrasında doku, renkler ve öğeler yerlerini almaya başlıyor. Ardından detayları yerleştirmeye başlıyorum. En ince detaylar ve gerçekçiliği ile işlerimde kendimi zorlamayı severim ve bu mükemmellik arayışının beni geliştirdiğine inanırım. Tüm detayları ile iş bitti dediğim noktada aslında işin yeni başlıyor olduğunu fark ederim. Benim için en keyifli kısımlardan biri dış gözler diyebilirim. İşin artık bittiği kanısında olsam da benim için yeni başlıyordur. Renk, doku, ölçek ve her şeyin birbiri ile uyum içinde ve bir dengede olması gerekir ne eksik ne fazla.

4. Üretimlerinde tekrar ettiğini fark ettiğin imgeler var mı?

Bazı imge ve görseller, kendini işlerimde tekrar edebilir ya da gizli olarak orada var olabilir. Ben sokak duvarlarını şehrin kendi formal yapısını (kaotik yada eğlenceli) kısımlarını üretiyorum. Sokak, kalıplaşmış görselleri ve kendine has objeleri ile kendini tekrarlayabiliyor. Kendi ‘tag’ im yada bazı sokak afişlerini tekrarlamaktan da keyif almıyor değilim.

5. Ürettiğin dioramalar bir insan olsa kime benzerdi? Hangi dilde konuşurdu?

Bana benzerdi kesin. Hakuna matata olurdu.

6. Atölyede üretim yaparken fonda neler çalar?

Ben atölyede direkt radyocuyum, bu çok eski bir alışkanlık. Klasik ve jazz rap dinlemeyi seviyorum. Enstrümantal müzik odağımı arttırıyor, sözlerde genelde eşlik ve uyum sağlıyor ve dans etmeye başlıyorum bu da motivasyonumu arttırıyor.